Johan Cruyff’un Ajax’tan Feyenoord’a, Diego Maradona’nın Barselona’dan Napoli’ye ve Luis Figo’nun Barselona’dan Real Madrid’e transferleri gibi bundan 53 yıl önce Eduard Markarov’un Azerbaycan kulübü Neftçi Bakü’den Ermenistan ekibi Ararat Erivan takımına transferi de Sovyetler Birliği’nde beklenmedik bir gelişmeydi.
Peki Eduard Markarov kimdir?
Önce ona dair bazı verileri sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum.1942 yılında Bakü’de bir futbolcu ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası Ermeni, annesi ise Yahudi’ydi. 1961-1970 yılları arasında Neftçi’de, 1971’le 1975’te Ermenistan’ın Ararat takımında forvet mevkisinde oynadı.
1962 sezonunda 16 golle Sovyet Üst Ligi’nin gol kralı oldu. 1966’ta Neftçi ile ligin bronz madalyasını kazandı.
1966 FIFA Dünya Kupası’na katılıp 4. oldu. Sovyetler Birliği – Şili maçında forma giydi, 1966-1968 yılları arasında Sovyetler Birliği Milli takımında üç maç oynadı ancak gol atamadı.
28 yaşındaki Markarov’un Aralık1970’te Neftçi’den ayrılışına bir skandal eşlik etti. 19 Aralık’ta bir Azeri spor gazetesine verdiği röportajda, “Hiçbir oyuncu Neftçi’den ayrılmayacak tüm söylentiler yalan” dedi. Ancak, 29 Aralık’ta Erivan’da olduğu öğrenildi. Daha sonra kimliği bilinmeyen bir kişiyle Neftçi yönetimine kulüpten istifa mektubunu gönderdiğinde, Markarov’un belgeyi ayın 15’inde imzaladığı ortaya çıktı. Sovyetler Birliği Futbol Federasyonu, bu eylemi spor ahlakının ihlali olarak değerlendirse de, durumu yalnızca yazılı bir kınamayla yetindiler.
Şartlar hayali bir röportaj yapmayı gerektirdi…
Evet işte, stratejik anlamda önemli bir isim olan Eduard Markarov’la, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin soğukluğu nedeniyle canlı konuşma olanağı yok. Bu nedenle Neftçi’nin eski forveti, şimdilerde yaşı sekseni geçmiş bu eski yıldızla gıyabında bir söyleşi yapmaya karar verdim.
Dünyada giderek her konuda öne çıkmaya başlayan yapay zekayı düşünecek olursak, benim bu yaptığım da bir tür yapay röportaj sayılmaz mı?
Eeee, haydi bakalım başlayalım hayali sohbete…
– Öncelikle merhaba… On yıl Neftçi’de oynadın ve o dönemde birçok kişi kariyerini Azerbaycan’da sonlandıracağını düşünüyordu. Ailenin Bakü’nün merkezinde iki dairesi olduğu ve senin de dört araba değiştirdiğin söyleniyordu Sovyetler döneminde böyle bir lüks çokça rastlanan bir durum değildi. Ayrıca, Ararat’dan defalarca teklif aldığına dair söylentiler de vardı. Neden daha önce Ermenistan’a taşınmadın?
– Bakü’deki şartlardan memnundum ve orada herkes beni çok seviyordu. 1966’da Sovyetler Birliği Üst Ligi’nde bronz madalya kazandık. Ararat ise o yıllarda en iyi sonucunu bir sonraki sezonu sekizinci sırada tamamlayarak elde etmişti. 1962’den itibaren, Erivan kulübü, Neftçi’den daha alt sıralarda yer alıyordu ve hatta bir süreliğine Üst Lig’den ayrıldı. Neden daha zayıf bir takıma gideyim ki?
– Peki o zaman1970’te ne oldu? Bakü’den ayrılmasaydın tutuklanacağına dair söylentiler vardı. Dostluk maçları için yurt dışına gittiğinde yurt dışından sahte altın ve para mı getirdin? Ayrıca, başka bir ülkede satmak için çar döneminin altınlarını mı götürdüğün söyleniyor?
– Evet o yıl hazırlık maçları için Afganistan’a gitmiştik. Ancak ben bu olayların konuşulmasının çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle, böyle bir soruya cevap vermenin doğru olmadığı kanısındayım.
– Anlıyorum, bu konuda konuşmak istemiyorsun. Diğer bir ihtimale göre ise, 1968’in Nisan ayında futbol dışı bir olay sırasında ağır bir şekilde dövülüp sakatlandın ve sonrasında Neftçi için elinden gelenin en iyisini yapmayı bırakıp, Azerbaycan’dan kaçmanın yollarını aramışsın. Neden?
– O yıllarda performansım keskin bir şekilde düşmüştü.1968 sezonunda Sovyetler liginde rakip ağları 7 kez havalandırmıştım, sonraki sezonlarda ise sırasıyla 5 ve 3 gole imza attım. Sakatlıklar nedeniyle 1969 ve 1970 sezonlarının her birinde yirminin altında maça çıktım. Artık Neftçi’ye yararlı olamıyordum. İşte bu nedenle ortam değiştirme kararı aldım. Ararat da benim için yabancı bir takım değildi. Orada, Azerbaycan’da doğup futbol oynamaya başlayan ve ardından Ermenistan’a taşınan çok sayıda oyuncu vardı.
– O zaman, “Meğerse Azerbaycan, komşusu için de futbolcu hazırlıyormuş” denebilir mi?
– Mesela 1975 sezonunun bazı maçlarında Ararat kadrosunun neredeyse yarısı, Azerbaycan’dan göçen Ermeni oyunculardan oluşuyordu. Bu durum soruna yanıt oluşturuyor sanırım.
– Duyduğum kadarıyla, Ararat’taki kariyerin sırasında soyadının Ermeni tarzında Markaryan olarak yazılmasına izin vermiyordun. Baba dedenin ismi de Azerbaycan ismi olan Ağalar’dı ve o dönemde Zengezur’dan Bakü’ye taşınmıştı. Futbolcu baban, sen ve oğlun Bakü’de doğdunuz. Annen Berta Fradkina da Yahudiydi. Kız kardeşin İrina’nın da Azerbaycanlı birisiyle evlendiği söyleniyor. Bu konuda neler söylersin?
– Benim bu anlamda hiçbir özel çabam olmadı. Soyadı aileden gelen bir şeyden ötesi değil. İrina’ya gelince, Neftçi kadın voleybol takımında oynuyordu. 1966’da bizim futbolda yaptığımızı onlar da voleybolda başardı ve Sovyetler Ligi’nde bronz madalya kazandı.
– Herhangi bir Azerbaycanlının Ararat’da kaptan olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Sovyetler Birliği döneminin farklı yıllarında Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların resmi sayısı her zaman 100 binin üzerindeydi, ancak bizlerden kimse Ararat’da değil kaptan olmak, oynamadı bile.
– Aslında ne demek istediğini anlıyorum. O zamanki kadroda Adil Babayev, Valeri Hacıyev, Kazbek Tuayev ve Yaşar Babaev benden daha büyüktüler. Ayrıca, benden önce Neftçi’de oynuyorlardı. Ancak, 1965’te 23 yaşındayken takımın kaptanlığını bana verdiler.
– Sanırım Neftçi’ye çok kırılmışsın ki, Ararat’a transferinden sonra karşılaştığınızda eski takımının filelerini üç kez havalandırmışsın. Hatta 1973’te Sovyetler Birliği Kupası mücadelesinde Ararat adına, hem de Bakü’de gol atmaya cesaret etmişsin. Buna ne dersin?
– Olaya tek yönlü bakmamak gerek. Sonuçta Neftçi adına da Ararat’a iki gol atmıştım. O gollerin ilki Bakü kariyerimin en güzel gollerinden biriydi. 1967’deki golümü bisiklet vuruşuyla atıp, rakip filelerini havalandırmıştım. Diğer golüm ise 1969’daki maçtaydı.
– Yedi maçta sadece iki gol. Yeterli olarak nitelendirebilir miyiz?
– Bu soruyla Ararat’a karşı tüm gücümle oynamadığımı mı düşünüyorsunuz?
– Rakamlar net. Neftçi’de oynarken Sovyet futbolunun daha güçlü kulüplerine karşı çok daha fazla gol atmışsın. Mesela, Spartak Moskova’ya yedi gol, Dinamo Tiflis’e altı gol, Dinamo Kiev ve Torpedo Moskova’ya da beşer gol.
– Eğer rakamlardan bahsediyorsak, çok güclü sayılmayan Lokomotiv Moskova ve Kayrat Almatı gibi takımlara da yalnızca bir-iki gol atabilmişim. Demek ki, atılan golün o takıma, bu takıma göre değerlendirmesi olmaz. Rakiplerin hepsi güçlü ve zorluydu benim için.
– Senden önce de Bakü’den Erivan’a gidiş-dönüş futbol transferleri gerçekleşmişti. Örneğin 1967’de Rus Aleksandr Syomin Ararat’tan eski takımı Neftçi’ye geri dönerken, Ermeni Sergey Melkumov da Neftçi’den Ararat’a gitmişti.
– Evet doğru haklısın. Ancak bu transferlerin hiçbiri büyük skandallara, sansasyonel yorumlara yol açmadı.
– Bakü’den gizemli kaçışından sonra bile, Azerbaycan futbolunda Ermenilere karşı hiçbir ayrımcılığın olmadığını belirtmekte fayda var. Bu durum dikkatini çekti mi?
– Evet tabi ki. Ancak, Neftçi’den ayrıldığımda orada bir başka Ermeni Aleksandr Mirzoyan’ın da olduğunu hatırlıyorum. 1974 sezonunda o da Ararat’a gitti.
Onun yanı sıra Ermeni Sergey Davidov da 1972’de Neftçi’ye alındı ancak rezerv takımda kendini kanıtlayamayınca bir sonraki sezon Erivan’a gitti. Daha sonra 1983’te Artur Ağabekyan ve 1985’te Oleg Sarkisyan Neftçi kadrosunda yer aldılar.
– Sovyetler Birliği Üst Ligi’nde yaklaşık 20 Ermeni, Neftçi’de oynamış, ama Eduard Markarov dışında hiçbiri Azerbaycan futbolunda gözle görülür bir iz bırakmamış. Belki de böyle olduğu için kaçışın yorumlara neden oldu.
– Genel olarak Azerbaycan futbolunun geçmişine baktığımızda, bizim “Papa’dan daha Katolik olmaya” çalıştığımızı açıkça görebiliriz. Biz her zaman, her alanda ve ihtiyaç duyulmadan bile enternasyonalist, kozmopolit, hoşgörülü, liberal olmuşuz.
Sovyetler birliği döneminde kelimenin tam anlamıyla kendi cumhuriyetlerinin milli takımları olan Dinamo Tiflis’de ağırlıklı olarak Gürcüler, Ararat’da ise Ermeniler oynardı. Neftçi milli takım değil, sadece Azerbaycan’ın bir kulübüydü. Bakü büyük bir sanayi merkeziydi ve zengin bir şehir olduğundan, çevre bölgelerden, uzaklardan herkes ekmek parası için buraya akın ederdi. Farklı milletlerin temsilcileri mutluluğu Bakü’de arardı. Bu nedenle Bakü uluslararası bir şehir olarak kabul edilirdi. Tüm bu gerekçelerle Neftçi’de hep farklı milletlerden futbolcular top koştururdu. Tiflis ve Erivan ise daha çok taşra şehirleri olarak bilinirdi.
*** *** ***
Evet, karşımda oturuyor ve sorularıma cevap veriyormuş gibi düşündüğüm Eduard Markarov’a da gıyabında teşekkür ediyor, tüm dünyaya huzur, mutluluk ve sporun dinamiği içinde barış dolu günler diliyorum.
Rasim Mövsümzade
TFF’DEN HAKAN CEYLAN’IN ÖZEL HAYATI İLE İLGİLİ İDDİALAR AÇIKLANDI.