en iyi bahis siteleri
    X

    Geçmişten bugüne en büyük sorun TELİF HAKKI

    Geçmişten bugüne en büyük sorun TELİF HAKKI

    Sanat hayatına sığdırdığı yaklaşık 250 reklam filmi, ilk akla gelen filmleri Kolpaçino:Bomba, Ketenpere, Kutsal Damacana 4 ve Çılgın Dersane olan, onlarca filmin yönetmeni Kamil Çetin ile bir araya geldik. Usta isimle geçmişten günümüze sinemamızı, sektörün sorunlarını ve kendisiyle ilgili bilinmeyenleri konuştuk…

     

     

     

    Kamil Çetin kimdir? Kendinizden biraz bahseder misiniz?

     

    1972 Bolu doğumluyum, 50 yaşındayım. 17 yaşıma kadar Bolu’da yaşadım. Lise eğitimimi tamamladıktan sonra İstanbul’a geldim. Plato Film’e Sinan Çetin’in yanına çalışmaya geldim. Akrabamız olur kendisi, onunla İstanbul’a geldiğimde tanıştım. Şirkette çaycılıkla başladım ve getir götür işlerini yaptım. Bu şekilde iş hayatına girmiş oldum.

     

    Sektöre girişiniz nasıl oldu? Sinemada ve reklamda sayısız işe imza attınız. Bunca yılı ve tecrübeyi göz önüne alarak hayatınızda neler değişti? Hedeflerinize ulaşabildiniz mi?

     

    Plato Film’de ilk çalışmaya başladığım zamanlarda 2 yıl şirkette yatıp kalktım. Biraz zaman geçtikten sonra ışık asistanı oldum. Sinan Çetin, 1992 yılında Berlin in Berlin filminde kamera asistanı yaptı beni, ilk o zaman kamera ile tanıştım. Belli bir süre kamera asistanlığından devam ettikten sonra kamera kullanmaya başladım. Hızlı bir şekilde görüntü yönetmeni oldum. Birçok reklam ve filmde görüntü yönetmenliği yaptım. Askerden gelince Sinan Çetin şirketin başına geçmemi, genel müdür olmamı istedi. İstemiyordum fakat onu kıramadım ve şirketin başına geçtim. 2011’de Plato Film’den ayrıldıktan sonra yönetmenlik teklifi aldım. Aklımda yönetmen olmak yoktu fakat ‘Kolpaçino Bomba’yı Şafak Sezer ile birlikte çektiniz zaten’ diyip yönetmenlik yapmam konusunda ısrarcı olundu. Böylece yönetmenliğe ilk adımı atmış oldum. Yönetmenliğini yaptığım işlerde genellikle aynı ekiple çalışırım. Birbirimizin ne istediğini bildiğimiz için işler daha kolay yürür. Yapmak istediğim daha birçok iş var. Çok para kazanmak gibi bir derdim yok. Sadece üretmek ve üretirken set sürecinde iyi vakit geçirmek istiyorum.

     

     

    Sektörde olumlu ya da olumsuz neler gözlemlediniz? Özellikle dizi ve sinemada çalışanların daha iyi şartlara kavuştuğunu söyleyebilir misiniz?

     

    90’larda biz kapalı kamyon kasalarında sete giderdik. Çalışma saati diye bir şey yoktu. 36 saat sette çalıştığımız zamanlar olurdu. Sette peynir ekmek domates yerdik. Şimdiki durumdan şikayet edenler o dönemi yaşamadılar. Yaşasalardı daha az şikayet ederlerdi. Şu anki çalışma saatleri uygulamasını destekliyorum. Şimdiki çalışma şartları geçmişe göre çok daha iyi. Geçmişten bugüne en büyük sorun telif hakkı sorunu. Mesela ben filmi çektikten sonra o film kaç farklı yere satarsa satsın, nerede yayınlanırsa yayınlansın ben ondan bir hak elde edemiyorum. Senarist, oyuncular ve yönetmenler olarak biz bu hakkı yurt dışındakiler gibi elde edemiyoruz. Hatta imzaladığımız devir hakkı sözleşmelerinde Türkiye’yi geçtim, dünyayı geçtim, uzayda ve güneş sistemindeki haklarımızı bile alıyorlar bizden. Bunu ilk gördüğümde çok gülmüştüm.

     

    Kolpaçino Bomba akla ilk gelen işiniz. Kolpaçinonun bu kadar başarılı olmasının sırrı nedir? Şafak Sezerin bir programda bahsettiği, sette gerçekleşen araba kazasını anlatır mısınız?

     

    Senaryonun önemi çok büyük. Toplumun beklentisini ve konuşma dilini iyi yakaladığımızı düşünüyorum. Bunu görsel olarak da iyi yansıttığınız zaman kaliteli bir iş ortaya çıkıyor. Kolpaçino Bomba’yı çekerken bir araba kazası sahnemiz vardı. Tır arabaya arkadan vuracaktı. İlk çekimde tır şoförü tedirgin oldu ve arabaya vurmadı. Biz de ‘bir şey olmaz arkadan dokunacaksın’ diye ona telkinde bulunduk ve tekrar aldık. 3 kamera çalışıyorduk. 20- 250mm’lik kamerada ben vardım. Sahnenin tekrarına uzaktan full zoomla başladım. Araba sokağı dönünce tır arkadan çarptı, fakat çok hızlı çarptı. Araba bize doğru gelmeye başladı. Ben de resmi doldurmaya devam ediyorum. 20 mm’ye kadar düştükten sonra kafamı vizörden çekip baktığımda bize doğru geldiklerini gördüm. Kamerayı tutup kaçmaya çalıştım ona rağmen arabanın kaputu bana çarptı ve kamerayla birlikte düştüm. Ebubekir (Ganyotçu) arabada gerçekten sıkıştı. Onun çekimini aldıktan sonra setteki sağlıkçılara tedavi olduk. Biz şoför arkadaşı yapımın getirdiği, daha önce bu işleri yapan biri sanıyoruz. Daha sonra öğrendik ki tır şoförünün daha önce set tecrübesi yokmuş. Normal hayatında da tır şoförüymüş ve biz tekrar alırken ona direktiflerde bulununca o da yükselip gerçekten arabaya sert bir şekilde çarpmış.

     

    Özel hayatınızda neler yaparsınız? Hobileriniz nelerdir? Spor yapar mısınız?

     

    Tek başıma takılmayı çok seviyorum. Birlikte bir şeyler paylaştığım 4-5 arkadaşım var. Onun haricinde kendime vakit ayırıyorum. Şehir dışı gezilerine çıkıyorum. Bu aralar hazır set yokken sinemaya gidiyorum, hem sinemada film izlemeyi seviyorum hem de sektördeki diğer işleri de takip etmiş oluyorum. Yaşımız ilerledi, kendimize dikkat etmemiz lazım dolayısıyla spor yapıyorum. Bu aralar Squash ile ilgileniyorum. İyi hissettiren, yüksek tempolu ve zor bir spor. Turnuvalarımız oluyor onlara katılıyorum.

     

     

    İyi bir Fenerbahçeli olarak biliyoruz sizi. Nasıl Fenerbahçeli olduğunuzu hatırlıyor musunuz?

     

    Küçüklüğümden beri Fenerbahçeliyim. Nasıl olduğumu bilmiyorum ama kendimi bildim bileli bu böyle. Fenerbahçeli olmak ayrıcalık, Türkiye’nin en büyük spor kulübü. Her türlü haksızlığa karşı duran sosyal bir kulüp, Atatürk’ün kulübü. Bu sene çok net bir şekilde şampiyon olacağımızı söyleyebilirim. Kimse heveslenmesin. Hatta 2-3 hafta öncesinden şampiyonluğumuzu ilan ederiz. Sette iki monitörün arasına telefonu koyup maçları izlerim. Geriye düştüğümüz maçlarda bile kazanacağımızı hissediyorum artık. Hocamıza güveniyorum, uzun yıllar bu takımın başında olması gerekiyor.

     

    Son projenizden; Öt Bakalım’dan bahsedersek, set süreci nasıldı? Daha önce çalıştığınız ekip ve oyuncular ile birlikteydiniz, bu sizin işinizi kolaylaştırdı mı?

     

    Öt Bakalım bir aile komedisi. Herkesin topluca gidip izleyebileceği bir film. Çok keyifli bir set süreci oldu. Oyuncular ve teknik ekiple daha önceden de çalıştığımız için birbirimizden maksimum verimi aldık. Murat Akkoyunlu ile ilk defa çalıştım. Çok iyi bir insan ve oyuncu. Bazı şeyleri oyuncuya anlatamazsınız, oyuncunun kendinden katması gerekir. Murat öyle bir oyuncu. Serkan Şengül de öyle, filme kendinden bir şeyler katan oyuncular.

     

    Dünya Kupası’nı izliyor musunuz? Favoriniz kim?

     

    Dünya Kupası’nı takip ettim. Başından beri favorim Portekiz’di. Ben Ronaldo hayranıyım. Ronaldo hangi takıma transfer olursa o takımı tutarım. Başarılı ve hırslı bir futbolcu. Dünya Kupası’nda Portekiz elenince Ronaldo için çok üzüldüm. Arjantin’in finali hak ettiğini düşünmüyorum. Arjantin yerine Fas’ı tercih ederdim. Arjantin ve Fransa finalinde Fransa’nın kazanmasını isterim.

     

    RÖPORTAJ:FIRAT OĞUZ

    FOTOĞRAFLAR: MİNEL AKKUŞ, FIRAT OĞUZ

    YORUMLAR

    s

    En az 10 karakter gerekli

    Sıradaki haber:

    ADAM MAÇA MI ÇIKACAK ?