en iyi bahis siteleri
    X

    BAŞARILI BİR OYUNCU ; İYİ BİR BEŞİKTAŞLI

    BAŞARILI BİR OYUNCU ; İYİ BİR BEŞİKTAŞLI

    TOLGA GÜLEÇ

    2000’lerin başında işletme eğitimi alırken yarıda bırakıyor ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Tiyatro Bölümü’ne başlıyorsunuz. Bu kararı almanızda sizi ne etkiledi? Tiyatro ve sinema sektöründe okullu-alaylı kıyaslaması yapacak olursak düşünceleriniz nelerdir?

    Elbette ki her şeyin eğitimini almak mühim ama bir sürü alaylı ustamız var. Onları eğitimsiz diye dışlamak saçmalık olur. Çünkü zaten kulis bir mutfak ve usta çırak ilişkisi diye de bir gerçek var. Ama henüz genç ve bu işe yeni başlayan arkadaşlarıma konservatuvar okumalarını öneririm. herşeyden öte orası ayrı bir keyif ve bilgi kütüphanesi. Kısaca eğitim şart. Okul okumak ya da usta çırak ilişkisi olsun insan kendine bir şeyler katmalı geri kalmamalı. Çünkü oyunculukta ‘ben oldum‘ diye bişey yok.

     

    2004 yılından bu yana izleyiciler sizi hem televizyon, hem tiyatro sahnelerinde takip ediyor. “Dizi sektörü yorucu ve yapılan işin karşılığının tam olarak alınmadığı” bir sektör olarak kabul ediliyor. Uzun yıllardır bu işin içinde ve önlerde olan bir isim olarak sizce dizi sektöründe olumlu veya olumsuz bir şeyler değişti mi?

    Dizi saatlerinin uzunluğu biz oyuncuları oldukça yoruyor. Ama 12 saat kuralının setlere gelmesi bizim işimizin yükünü biraz daha hafifletiyor. Diğer yandan sizin iki dakika olarak gördüğünüz basit bir sahneyi belki biz 30 kez tekrar yaparak çekiyoruz. havanın kararması, kayıt yaparken herhangi bir ses girmesi ya da tam dramatik bir sahneyi çekerken sokaktan geçen birinin “Aaa ne çekiyorsunuz? kim oynuyor?” gibi sorularıyla tekrar baştan çekmeye başlıyoruz. Olumlu olan şeyler arasında kendi adıma şunu söyleyebilirim ki artık yapımlarının arkasında duran yapımcılar var. ‘Çektik bitti’den ziyade filmin tanıtımı ve oyuncuların konforu için daha çok destek oluyorlar.

     

    Sizi dizi ve sinemanın yanı sıra sanatseverler tiyatro sahnelerinden de takip edebiliyor. Aslında ekranlardan önce sahnede başlayan bir sanat hayatı. Peki üçünü kıyaslamanızı istersek; ayrım yapabilir misiniz? “Ben bu işi yaparken daha çok keyif alıyorum” dediğiniz var mı? Neden?

    Tabii ki hepsinin yeri ayrı ama tiyatro bambaşka bir şey. Bir kere izleyiciyle bire bir enerji, elektrik alışverişindesiniz. Canlı yayındasınız, hata yapma lüksünüz yok ve korkunç bir adrenalin sonunda o selamlama anı paha biçilemez.

     

    Başrol olarak Beni Sev filminde yer aldınız… Filmden ve oynadığınız karakterden bahsedebilir misiniz?

    Filmde Emre karakterini canlandırıyorum. Emre iyi bir çocuk ama babasının ölümü ve sevgilisinin onu terk edişi aynı döneme geldikten sonra hayatı bambaşka bir yöne evriliyor. Kasabaya yerleşmesi, babasından kalan hatıra eve sahip çıkması ve gittiği kasabada yeniden aşık olup iyileşme süreci emre’ye iyi gelse de, kasabaya aniden gelen eski sevgilisiyle kafası allak bullak olan bir karakter.

     

    Sanatseverler, Cesar Ödüllü “Le Prenom”’un uygulaması “Sır” ile tiyatro sahnesinde de sizi izleme şansı buluyorlar. Oyun hakkında okurlarımızla neler paylaşırsınız. ?

    SIR; İçimizden, samimi, gerçekçi, esprili ve sürükleyici bir hikaye…  Hayatları yöneten sırlar, önyargılar, egoizm, faşizm, sol – sağ çekişmesi, pragmatizm, gerçekten sevme – sevdiğini beğenmeme çelişkisi ve bakmakla görmek arasında ki fark gibi insana dair değerler; zamanla kişilerin içlerinde biriktirdikleriyle ortaya çıkarsa ne olur? Özür mü dilenir? yoksa bir şey yokmuş gibi devam mı edilir? Tüm bu olgulara birbirini çok iyi tanıdığını sanan insanlar üzerinden değinen samimi, gerçekçi, esprili ve sürükleyici bir hikâye…

    Sıradan bir aile yemeğinde gelişen sıra dışı olaylar, zamansız ortaya saçılan itiraflar… yükselen tansiyonla birlikte yaşanan absürtlükler…

    Dram ile durum komedisini harmanlayan, aileye, aşka ve dostluğa dair içimizden keyifli, kara komedi bir tiyatro oyunu…

     

    İzmir Karşıyakalısınız. İlk sahne deneyimleriniz de İzmir’de; İzmir denilince aklınıza ilk gelen nedir?

    İlk kez sahneye ortaokul son sınıftayken Turgut Özakman’ın ‘Ah Şu Gençler’ oyunuyla adım attım. Sonrasında da bırakamadım zaten 🙂 İzmir denilince aklıma tabi ki ailem ve çocukluk arkadaşlarım, anılarım geliyor.

     

    İstanbul mu , İzmir mi ?  Neden dersek ?

    Yani ikisinin de yeri ayrı ama İzmir benim için bir dinlenme ve özlem giderme yeri ama İstanbul’da yaşamak zorundayım işim gereği. hatta sırf İzmir’e benziyor diye
    Anadolu yakasını, moda’yı tercih ettim yaşamak için. yıllardır modalı oldum ve ayrılmayı düşünmüyorum.

     

    Sporla aranız nasıldır? Bu yoğun tempoda vakit ayırabiliyor musunuz?

    Fırsat yaratmaya çalışıyorum ama yoğunluktan pek vakit bulamıyorum. Kendimize iyi bakmak için ve zinde kalmak için başka şansımız yok zaten.

     

    Beşiktaş taraftarı olduğunuzu biliyoruz? nasıl Beşiktaşlı oldunuz, bir hikayesi var mı?

    Beş-altı yaşlarındaydım Gelibolu’da yaşıyorduk babamın tayini dolayısıyla. henüz futbolla bir alakam olmadığı halde bir gün adını hiç unutmam terzi Recep Abi’nin dükkanına girdim. her tarafı siyah beyaz ve Beşiktaş posterleri ile doluydu. İlgimi çekti ve sordum. ‘Sen de bundan sonra Beşiktaşlısın’ dedi, o gün bugün vazgeçmedim.

     

    Maçlara gider misiniz?

    Fırsat buldukça her maça gitmek istiyorum , tabii setim ya da oyunum yoksa hep stadda yerimi alırım.

     

    Bu yıl takımınızı nasıl buluyorsunuz?

    Milli Takım’da Kuntz ve Hamit Altıntop görevi bırakırsa daha fazla rezil olmadan toparlarız diye düşünüyorum. Sonumuzu iyi görmüyorum bu yönetim ve teknik kadroyla.

    Bu sezona iyi bir başlangıç yapmadık, oyun ve skor olarak mutsuzuz. Umarım ya hoca toparlar, ya da acilen teknik direktör değişikliğiyle bu sezonu şampiyon kapatabiliriz.

     

    Önümüzdeki günlerde Katar’da başlayacak bir dünya şampiyonası var. İlk kez bu aylarda bir şampiyona göreceğiz. şampiyon adayınız var mı?

    Milli takımımızın olmadığı herhangi bir turnuva pek dikkatimi çekmiyor. Sadece iyi futbol izlemek istiyorum. herhangi bir favorim ya da desteklediğim ülke yok.

     

    Türk milli takımı son iki maçında Lüksemburg ve Faroe Adaları karşısında tam bir hayal kırıklığı yarattı. Milli takım hakkında görüşleriniz nelerdir? 

    Umarım bir an önce Kuntz ve Hamit Altıntop görevi bırakırsa daha fazla rezil olmadan toparlarız diye düşünüyorum. Sonumuzu iyi görmüyorum bu yönetim ve teknik kadroyla.

     

    Doğa aşığı ve çevreci olarak biliniyorsunuz. Bu konuda bizimle neler paylaşmak
    istersiniz?

    Herkes aslında kendi kapısının önünden başlasa temizliğine hiçbir sorun kalmayacak ama maalesef ekolojik dengeler yaşam alanlarımız git gide daha üzücü bir hal alıyor.

    Doğadan hep almak olmaz vermeyi de bilmeliyiz, yoksa yaşayacak hiçbir alanımız
    kalmayacak.

     

    Tolga Bey bize zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim.
    Rica ederim, derginize de yayın hayatında bol şans diliyorum.

     

     

    RÖPORTAJ : AYŞEM KAHRİMAN

    YORUMLAR

    s

    En az 10 karakter gerekli
    SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ

    Sıradaki haber:

    BAŞARILI BİR OYUNCU ; İYİ BİR BEŞİKTAŞLI